top of page

    MANCİNİ'NİN BAŞARISIZLIKTAKİ PAYI

Ülkemizin adeta bir klasiği haline gelen olay bu senede yaşanıyor. Oynadığı futbolla ligi domine eden Fenerbahçe’nin aksine şu sıralar en çok Galatasaray’ın başarısızlığı konuşuluyor.

 

Peki Galatasaray 6-7 ay içerisinde aynı oyuncularla nasıl bu kadar kötü duruma geldi?

 

Futbolda her ne kadar Psikolojik faktörlerin taktikten daha önde geldiğini düşünsem de Galatasaray’ın başarısızlığına saha içindeki yanlışlardan değerlendireceğim.

 

6 ay öncesine kadar ‘Rüya Takım’ benzetmeleri yapılan takım, şu sıralar ligde oynadığı son 7 deplasman maçını kazanamamış, resmi maçlarda son 4 maçta 2 puan alabilmiş bir takım haline geldi. Peki aldığı şampiyon takımı 6 ayda bu hale getiren Mancini mi asıl suçlu?

 

Bence değil. Aksine Mancini’nin son basın toplantısında belirttiği gibi uzun vadeli planlar yapmak kolay değildir sabır ister. Her ne kadar 5. Haftadan itibaren takımın başında bulunsa da bu takım Mancini’nin takımı değil ve onu suçlamak yersiz olur.

 

Mancini’nin benimsediği oyun mantalitesi kişisel olarak pek hoşuma gitmese de, kariyerine baktığımızda birçok başarı kazanmış bir teknik direktör olduğunu görüyoruz.

 

Oyun stili olarak daha fazla savunma güvenliğini ön plana çıkarıp hızlı ataklarla başarılı olmak isteyen bir anlayışa sahip olan Mancini; İtalya Serie A’da üst üste üç sezon ve Premier League’te Manchester City’le şampiyonluklar yaşadı. Bu anlayışı dünyada birçok üst düzey kulüp benimseyip çok başarılı sonuçlar alıyorlar.

 

Galatasaray’da asıl suçlu Roberto Mancini’yi sadece ismine bakıp, taraftarın gazını almak için Galatasaray’ın başına geçiren yönetimdedir.

 

Galatasaray yönetimi futbol aklı bakımında son 6-7 ayda öyle hatalar yapıyor ki, insanlara kasıtlı olarak bu hataların yapılmış olabileceğini düşündürtüyor.

 

Öncellikle Fatih Terim’i göndermek bir yönetim tasarrufudur. Tabiki de riskli bir karar olarak görülebilir, ama yönetim bu kararı verirken başarısız olunursa sonuçlarına katlanacağını bilir.

 

Fatih Terim’i saha dışında doldurmak, özellikle Galatasaray camiası için çok zor olsa da, saha içinde doldurmak nispeten daha kolay.

 

Biraz daha açmak gerekirse Fatih Terim Galatasaray tarihi açısından çok önemli bir yere sahip ve ikinci Fatih Terim yok. Ama Fatih Terim’in saha içinde uygulamaya çalıştığı; ön alanda baskı futbolunu uygulayabilecek teknik direktörler bulmak mümkün.

 

Yönetimin Fatih Terim’in ardından getireceği teknik direktörü seçerken dikkat etmesi gerekenler basitti. Öncellikle Fatih Terim takımını iki senedir çok temel bir felsefe üzerine kurdu. Rakip sahada baskı!

 

Galatasaray son iki sene oynadığı seksenin üzerinde resmi maçın tamamında rakibine sahasında sıkı bir pres uygulamaya çalıştı. Bu sistemin defansif açıdan birçok riski olmasına rağmen mükemmel yapıldığı zaman da durdurulmaz hale gelinebiliyor.

 

Özellikle ligimizde oynanan futbola baktığımızda daha fazla önde oynamayı başaran takımlar ligin sonunda şampiyonluğa daha yakın olmayı başarıyorlar.

 

Galatasaray yönetimi Fatih Terim’i gönderdikten sonra en azından sezon sonuna kadar bu sistemi sürdürebilecek bir Teknik direktör getirmek yerine Roberto Mancini’yi getirerek tamamıyla farklı bir tarzda bir yapı kurdu.

 

İki senedir kendi sahasında veya deplasmanda olmayı önemsemeden rakip sahada oynamaya çalışan, rakibi sahasından çıkarmamayı amaçlayan, yediği gollerinin birçoğunu da savunmasından çıkarken kaptırdığı toplarla veya kontra ataklardan yiyen takım artık yerleşik savunma halindeyken yediği gollerle ama kontra ataktan kalesinde gol görmeyen bir takım haline gelmeye başlıyor. 

 

Peki bu değişimin anlamı ne?

 

Geçtiğimiz 2 senede, takım savunmasının orta saha yuvarlağı civarına kurulmasından dolayı, kendi kalesine minimum 45 metre uzaklık oynayan takım, bugün ilerde pres uygulamayı tercih etmediğinden savunmayı kendi kalesinden 30 metre uzaklıkta kuruyor.

 

Bu tercihinin zararını da topu kaptığında her hücumda rakip kaleye gitmek için ekstradan 15 metre fazla koşarak görüyor. Takımın koştuğu mesafe artarken topu rakip kaleye götürmek daha zorlaşıyor.

 

Geçtiğimiz senelerde en arkadaki oyuncusu, rakip kaleye 45-50 metre uzaklıkta oyunu oynayan takım, bu sene savunmasının geride kurulmasından dolayı 65-70 metrede oynamak zorunda kalıyor. (Stoperlerin rakip kaleye olan uzaklıkları)

 

Yani geçen seneyle aynı mesafeleri, hatta birçok maçta geçen seneki maçlardan daha fazla koşmalarına rağmen Galatasaraylı oyuncular az koşuyor, mücadele etmiyor gibi geliyor futbolseverlere.

 

Tam tersi Galatasaray o kadar çok koşuyor ki bugünlerde, çok koştuğu için başarısız oluyorlar!

 

Fatih Terim’den sonra Mancini’yi getiren Galatasaray yönetiminin yaptığı hatayı bir örnekle ortaya koymak gerekirse: Bir sporcuyu ele alalım. İki sene boyunca 100 metre yarışlarında koşmak için hazırlanmış. Bu amaç doğrultusunda antrenmanlar yapmış, bütün çalışma stratejisini 100 metre’yi daha iyi koşmak için planlamış.

 

Dayanıklılığı arka plana atıp, daha fazla hız kazanmayı amaçlamış. Fakat gelin görün ki yarıştan bir gün önce karar değiştirmiş ve Maraton yarışına katılmaya karar vermiş. Yani iki sene boyunca 100 metre koşmak için hazırlanıp 42km koşmaya başlamış.

 

Galatasaray’ın şu an ki durumu tam olarak bu. Yönetim o kadar plansız, programsız hareket ediyor ki aldıkları kararların hiç birinde herhangi bir spor aklından söz etmek imkansız.

 

Roberto Mancini’ye gerekli sabır gösterilse Galatasaray belki de yeniden başarılar kazanan bir duruma gelebilir.

 

Ama şu anki durumda bu başarının gerçekleşmesi ihtimali, 100 metre yarışına hazırlanan sporcunun maratonu kazanma ihtimaliyle aynı neredeyse.

 

Çünkü ne yönetim Mancini’nin arkasında durabilir ne de Galatasaray camiası 2 senedir işleyen bu düzeni bozan Galatasaray Başkanın ve yönetiminin arkasında durur.

                                                                                                                          

                                                                                                                             

Ege Yenice

Please reload

bottom of page