top of page

KOBE BRYANT SORUNSALI

NBA tarihine baktığımızda Büyük yıldızlar genellikle büyük egolara sahiptirler. Takımlarına büyük başarılar kazandırsalar da, egolarını dizginlemekte zorluk çekerler ve takımlarına zarar verdikleri durumların yaşanmasına sebep olabilirler.

 

Michael Jordan, kendini sadece bir oyuncu olarak görmezdi. Oyunculuğunun yanı sıra takımının GM’i Jerry Krause’la hep bir yarış halindeydi. Takımın verdiği kararlarda rol oynamak ister, Krause, Jordan’a danışmadan bir hamle yaptığında onu pişman etmeyi amaçlardı.

 

1990/1991 sezonunda Krause, Jordan’ın isteği dışında 1987 yılında drafttan 3. Sırada seçilmiş ve 1989/1990 sezonunda yakaladığı 15.8 sayı ortalamasıyla üst düzey bir oyuncu olabileceğinin sinyallerini veren Dennis Hopson’ın kadroya katmıştı. Fakat Chicago Bulls’ta geçirdiği bir sezon Hopson’ı adeta basketboldan soğutmuştu. Michael Jordan her antremanda Hopson’ın üstüne fazlaca gitmiş ve Hopson’ın o dönemlerden bahsederken değindiği üzere, bir sezon önceki 15.8 sayı ortalaması yakalayan guard gitmiş, yerine güveni sıfırlanmış bir oyuncu gelmişti. O sezon Hopson, tutturduğu 4.3 sayı ortalamasıyla kariyerinin en kötü sezonu geçirmiş ve sezon sonu Sacremento Kings’e takas olmuştu.

 

Bugünlerde Amerika medyasında ise Kobe Bryant’ın egolarının kurbanı olup LA Lakers’ı uçuruma sürüklediği görüşünü savunanların sayısı her geçen gün artıyor. Amerika’nın en önemli yayın organlarından ESPN Magazine’nin yazarı Henry Abbott’ın da dile getirdiği üzere, Kobe, LA Lakers tarihinin Magic Johnson’la birlikte en büyük yıldızı fakat bugünlerde Lakers’ın vasat bir takıma dönüşmesindeki temel sebep.

 

Bu fikre tam olarak katılmasam da Kobe Bryant’ın LA Lakers’ı bazı yönlerden kısıtladığı aşikar. Bu kısıtlamalardan en önemlisi Kobe Bryant’ın Lakers’la imzaladığı 2 senelik 48.5 milyon dolarlık kontrat. LA Lakers, Kobe’nin kontratından dolayı bu sene takımı kuvvetlendirecek hiçbir hamle yapamadı.

 

Amerikan basınında Kobe’ye yapılan eleştiride, dört sezon önce Lebron – Wade – Bosh üçlüsünün birlikte oynamak için alacakları paradan büyük bir fedakarlık yaptıklarından  ve bu fedakarlığın sonucunda, Miami Heat forması altında 2 şampiyonluk kazandıklarından bahsediliyor. O sezon Lebron, Wade ve Bosh ayrı ayrı 20 milyon doların üzerinde para kazanbilecekken, aynı takımda oynayıp her biri alacakları paradan 8-10 milyon dolar arası bir meblağı feda etmiş, şampiyon kadronun kurulmasına katkıda bulunmuşlardı.

 

Bildiğimiz üzere NBA’de uygulanan Salary Cap kuralları sebebiyle takımların harcamalarına büyük kısıtlamalar getiriliyor. Kulüp sahipleri, ne kadar çok paraları olursa olsun, futbolda olduğu gibi istediği sayıda oyuncuya dilediği gibi yüksek meblağlar ödeyip, takıma kazandıramıyor. Kobe Bryant da senede aldığı 24.5 milyon dolarla Lakers’ın Salary Cap’inin büyük bir kısmını kaplamış, kulübün elini kolunu bağlamış durumda.

 

Kobe Bryant’ın bugünlerde bu kadar fazla konuşulmasının bir başka nedeni ise NBA’in bugünlerde yıldız oyuncu açısından bir eksiklik çektiği gerçeğinden kaynaklanıyor.

 

Lebron James günümüz NBA’inin  en önemli yıldızı olarak göze çarpıyor. Lebron, dört sene süren Miami macerasının ve Amerika çapında sevilmeyen oyuncu haline gelmesinin ardından, doğup büyüdüğü şehir Cleveland’a geri döndü. Bu hareketiyle büyük bir kısmın sempatisini kazandı ve Miami Heat’e gittiğinden beri eleştiri konusu haline gelme durumunu bugünlerde birazcık da olsa bertaraf etti.

 

Kevin Durant… Bir başka süper yıldız, ama henüz elle tutulur bir başarısı yok.  Ayrıca bugünlerde sakat. Konuşulacak bir tarafı yok.

 

Tim Duncan, hayranlık uyandıran bir isim ama kariyerinin en iyi zamanlarında dahi çok göz önünde olan bir oyuncu değildi.

 

Derrick Rose, yıllardır sakatlık problemleriyle boğuşuyor. Sakat olmadığı günlerde dahi, NBA finali görememiş bir yıldız.

 

Carmelo Anthony, yetenekli, üst düzey bir oyuncu ama 2009 playofflarındaki batı finalleri dışında elle tutulur bir başarısı yok.

 

Dwight Howard, kesinlikle eğlenceli, renkli bir kişilik ama üstüne konuşulmaya değer hiçbir başarısı ve bu başarıyı sağlayabileceğine dair bir ışık maalesef söz konusu değil.

 

Ve bu isimlerin yanında Kobe Bryant…

 

5 NBA şampiyonluğu ve Michael Jordan’ın ardından gelen NBA’in yeni süperstarı etiketini yıllarca omzunda taşımış bir isim.

 

Bunların yanında 2 yıllık 48.5 milyon dolarlık kontratıyla NBA’in en çok para kazanan oyuncusu konumunda. Kobe Bryant’ın hakkında konuşulması için o kadar çok sebep var ki, NBA takipçilerinin ve medyanın Bryant’ı konuşmasından daha doğal bir durum olamaz bugünlerde.

Aslında Kobe Bryant, bu tür eleştirilerle ilk kez karşı karşıya değil. 2004 yılında Kobe-Shaq ikilisinin yıllar süren kavgaları ve anlaşmazlıkları, NBA tarihinin gördüğü en etkili ikilinin ayrılması sonucunu doğurmuştu.

 

Bu ayrılıkta ise daha fazla suçlanan taraf Kobe Bryant olmuştu. Gerek Shaquille O’Neal, gerek efsanevi koç Phil Jackson tarafından, Kobe’nin ne kadar kibirli, burnu havada bir insan olduğundan bahsediliyor ve Kobe’nin çalışılması imkansız bir oyuncu olduğu söyleniyordu. Kobe Bryant o günlerde NBA’in en sevilmeyen süper yıldızı  olarak gösterilir olmuştu. Hatta NBA tarihinin en az sevilen isimlerinden olan Wilt Chamberlain, Kobe Bryant’ın yanında sevilen bir figür haline geliyordu yavaş yavaş.

 

Bu sevgisizlik 2004-2007 yılları arasında sürdü. Kobe, bu yıllarda gittiği her salonda yuhalanıyor ve  LA Lakers’ta, Kobe Bryant’la girilen bu yeni dönemde istenen başarı bir türlü elde edilemiyordu. Shaquille O’Neal ise Miami Heat forması altında şampiyonluk yaşamıştı. Yani Kobe’nin kişisel kaprisleri Lakers’ın başarısızlığına neden oluyordu. En azından NBA çevresinde bu anlayış hakimdi.

 

2007 yazında ise Kobe bu sefer LA Lakers yönetimiyle kavga ediyor, basın önünde takımın sahibi Jerry Buss’ı sahtekar birisi olmakla suçluyor ve takasını istiyordu. Böyle bir durumdan belki de sadece Kobe Bryant yeniden doğabilirdi. Beklenmeyeni yaparak, takım sahibini sahtekarlıkla suçlayıp takasını istediği sezonun sonunda MVP ödülünün sahibi oludu. Takip eden sezonlarda ise Kobe Bryant, NBA’in en iyi oyuncusu olarak kabul edilmeye başlandı ve 2009- 2010 yıllarında NBA şampiyonluğunu takımına kazandıran oyuncu olmayı başardı.

 

2010 yılından itibaren Los Angeles Lakers için tam bir serbest düşüş başlamış durumdaydı. 2011 Playofflarında Dallas Mavericks’e 4-0’la süpürülmelerinin ardından, 2012 Playofflarında Oklahoma City Thunder karşısında hiçbir varlık gösteremeyerek, playoffların dışında kalmışlardı. 2013 yılında ise takıma günümüz NBA’inin en önemli pivotlarından biri olarak gösterilen Dwight Howard’ın ve kariyeri bittiğinde NBA tarihinin sayılı oyun kurucularından biri olarak anılacak olan Steve Nash’in kadroya katılımıyla yeniden şampiyonluğun en önemli adaylarından biri olarak gösterilmeye başlanmıştı. O sezon başı değerlendirmelerde ESPN’in 25 kişilik ekibinin 21’i, Los Angeles Lakers’ın Batı Konferans’ını kazanacağı tahminini yapıyordu.

 

Sezon sonunda ise bambaşka bir tablo karşımıza çıkacaktı. Lakers, takım olmayı başaramamış, işleri rayına bir türlü koyamıyordu. Kobe Bryant’ın kişisel gayretleriyle playoffa son anda kapak atabilmişlerdi.

 

Ancak Kobe Bryant’ın vücudu üst üste yüksek tempo maçları kaldıramıyor ve playoffların başlamasına 2 maç kala Bryant’ın, aşil tendonu kopuyordu. Lakers ise playofflarda bir kez daha hüsran yaşayacaktı. İlk turda San Antonio Spurs 4-0 ile LA Lakers’ı süpürüyor ve maç başına 18.2 sayı fark atarak Lakers tarihinin en kötü playoff performanslarından biri sergileniyordu. Geçtiğimiz sezon ise Kobe Bryant’ın sakatlıktan dönememesi ve takıma 2012 yılında katılan Dwight Howard’ın takımdan ayrılması sonucunda LA Lakers yakaladığı 27 galibiyet – 55 mağlubiyetlik performansıyla kulüp tarihinin en kötü derecesini elde etmiş oldu.

 

Bu sezon ise bu düşüşün devam edip etmeyeceği merak konusu olmayı sürdürüyor. Düşüşün önüne geçilemeyeceğini savunanların sayısı hiçte az değil. Kobe Bryant’a yöneltilen eleştiriler çığ gibi büyümekte. Bryant, sahip olduğu kontratla takımının elini kolunu bağladığı düşününler tarafından, olası başarısızlıkta şimdiden bir numaralı hedef konumunda.

Kobe’nin önünde ise iki yol var.

 

Ya 2007 sezonunda olduğu gibi mucizevi bir performansla kendini eleştirenleri bir kez daha susturmayı başaracak ya da kariyerinin son günlerini, LA Lakers tarihinin en başarısız derecelerini elde etmiş takımın yıldızı olarak geçirecek.

 

Tabi ki tek bir oyuncudan takımını playoffa taşımasını beklemek biraz acımasızlık olarak gösterilebilir. Ama Kobe Bryant dışında katkı sağlayabilecek tek oyuncusunun, hiçbir zaman güvenilir bir oyuncu olmamasının yanı sıra, artık kariyerinin sonunda gelmiş Carlos Boozer olan Lakers’ın, bu sezon bir çok maçta Kobe Bryant mucizesine ihtiyaç duyacağı aşikar.

 

Bu mucizenin gerçekleşmemesi durumunda Lakers’ın geçtiğimiz sezon yakaladığı 27-55’lik dereceyi bile mumla araması muhtemel.

 

Ege Yenice

Please reload

bottom of page